Istanbul: mese divanyolu

Istanbul: mese divanyolu

Nergiz Varli


İlk adıyla Mese  şimdi ise  Divanyolu olan neredeyse İstanbul’la yaşıt, İstanbul kadar eski sur içinde kalan  kentin en eski caddesi. Roma İmparatoru Konstantin zamanın da açılmış.  Eski zamanlarda Augustation’dan (günümüzdeki Sultanahmet Meydanı) Dyrrachium Limanı’na ( günümüzdeki Arnavutluk’taki Durres Limanı’na) uzanan 1000 km daha uzun olan yol Egnatia Yolu’nun (Via Egnatia) bir parçasıymış . IV. Yüzyıldaki şehir surlarının inşa edilmesiyle birlikte resmi olarak “Via Regia” Kral Yolu olarak adlandırılmıştır. Zamanla halk Merkez yol, Ana yol anlamına gelen “Mese” adını kullanmaya başlamıştır. O dönemlerde revaklı, gösterişli bir yol imiş Roma’dan gelen ya da Roma’ya giden yol. Bizans İmparatorluğu dönemin de yol önemi yitirmiş ta ki Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedinceye kadar.

Sultanahmet Meydanı ile Beyazıt Meydanı arasındaki  Divanyolu, Osmanlı dönemin de eski özelliğine yeniden  kavuşmuş. Topkapı Sarayı’nda toplanan Divan-ı Hümayun divan dağıldıktan sonra toplantıya katılan divan üyeleri paşalar, vezirler arabalarına yahut atlarına binerek Aksaray, Beyazıt ve Fatih’teki konaklarına  bu yoldan giderlermiş. Bu nedenle Sultanahmet ve Beyazıt arasında kalan bu yola Divanyolu denilmiş. Zamanla kazandıkları  zaferle ,topraklara dönen Padişahların karşılandığı bir protokol ve tören yolu olmuş. Tarihi bu kadar eski olan yol yüzyıllar içinde büyük isyanlara, yangınlara depremlere ve yıkımlara tanık olmuştur.

Günümüzde, çok sayıda eserin olduğu yol da camiler, medreseler, sarnıçlar,  hanlar, hamamlar, eski okullar yer alıyor. Bu bölge tarihi eser bakımından en zengin yerlerden biridir. Beş kilometrelik bir uzunluğa sahip yol da yürüyerek yapacağınız gezinti sizi tarih içinde bir yolculuğa çıkaracak.  Etrafınıza dikkatle bakmayı ve sakince izlemeyi unutmayın. Gelin şimdi hep beraber Ayasofya’dan başlayıp Çemberlitaş’a kadar bugüne kalabilmiş tarihi eser ve anıtlara bakalım.

MİLLİON TAŞI
Divan Yolu’nda Yerebatan Sarnıcı’nın önemli anıtlardan biri olan Million Taşı Yerebatan Sarnıcı üzerinde bulunuyor. Tüm antik Roma yollarının başlangıç noktası sayılan bu mermer taşın önemi, o dönemin şehirlerinin İstanbul’a olan uzaklığını ölçmek için sıfır noktasını göstermekmiş. İtalya’da Roma  şehrinde  bulunan  bir diğer anıt olan  Milliarium  Aureum ile aynı işlevi görmektedir.Tarihçiler taşı Konstantinopolis’ i kuran Konstantin’in “Dünya merkezi alameti “olarak diktiği konusunda hemfikirdir. Million Taşı, ilk yapıldığında dört sütun üzerine kurulu Tetrapylion şeklindeydi. Roma kültürünün önemli öğelerinde biridir. XVI.yüzyılda sarnıç yapımında hasar görmüş, bugün sadece küçük bir parçası kalmıştır.

YEREBATAN SARNICI
İstanbul’un önemli tarihsel yapılarından biri diğeri Ayasofya’nın güneybatısında bulunan Bazilika Sarnıcıdır. Bizans İmparatoru I.Justinious (527-565) tarafından yaptırılan bu yeraltı sarnıcı suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görünen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında Yerebatan Saray olarak adlandırılmıştır. Daha sonra burada Bazilika bulunduğunda Bazilika Sarnıcı olarak adlandırılmıştır. Toplam on bin metreküp su depolama kapasitesi olan sarnıcın içerisinde her biri 9metre yüksekliğinde 336 adet sütun bulunmaktadır. Daha çok eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı iki parçadan oluşmaktadır. Başlıkları farklılık gösteren sütunların 98 adedi Corint üslubunu yansıtırken bir bölümü Dor üslubunu yansıtmaktadır. Bizans döneminde sarayın ve bölge halkının su ihtiyacını karşılayan Sarnıç, İstanbul’un Osmanlı’lar tarafından fethi’nin ardından bir müddet daha kullanılmış Topkapı Sarayı’nın su ihtiyacını karşılamıştır. Sarnıcın en çok ziyaret edilme nedenlerinden biri de kuzeybatı köşesinde yer alan “Medusa Başlı” iki sütundur. Bu sütunlar Roma dönemi’nin şaheserleridir. Hangi yapılardan alınıp buraya getirildiği bilinmemektedir.

FİRUZ AĞA CAMİİ
Sultanahmet Meydanı ile Divanyolu Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunmaktadır. Sultan II Beyazıt’ın hazinedarbaşı olan Firuz Ağa tarafından yapılmıştır. Camii kare planlı, kesme taş ile yapılmış basit bir mimarisi olmakla beraber klasik dönemin mükemmel yapılarındandır. Camii’nin girişinde çok güzel bir taç kapı nişi bulunmaktadır. Klasik Osmanlı camii’lerinden farklı olarak camii’nin minaresi sol taraftadır. Bunu sebebi ise At Meydan’ından bakıldığında hemen göze çarpıp camii’nin görülmesi içinmiş.

BİNBİRDİREK SARNICI
Yerebatan Sarnıcı’ndan sonra İstanbul’un ikinci büyük sarnıcıdır. Artık içinde su olmayan sarnıç, bugün müze olarak hizmet veriyor.  sarnıç sahip olduğu 224 orijinal sütundan 212 tanesi günümüze kalmıştır.  Sarnıç 16.yüzyıldan itibaren atölye olarak kullanılmıştır. Sütunlar, üst üste bindirilmiş iki gövdeden meydana gelmekte,  üstlerinde hiç bir işleme bulunmayan kesik piramit biçiminde başlıklar bulunmaktadır. IV. Yüzyılda Büyük Konstantin’in hükümdarlığı’nda Senatör Philoxenod tarafından yaptırılmaya başlanmış. Günümüze ulaşan kısımlar V. Ve VI.yüzyıldan kalma.

FUAD PAŞA CAMİİ
Keçecizade Fuad Paşa tarafından 1816 yılında yaptırılan camii cephelerini kaplayan kabartma şeklindeki mükemmel taş işçiliği ile mutlaka görülmesi gereken eserlerden  biridir. Sekiz köşe planlı ufak bir  yapı olan camii tek kubbelidir. Son dönem Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşır.

CEVRİ KALFA İLKOKULU
Divanyolu üzerinde Firuz Ağa camii karşısında yer alan okul,  1819 yılında Sultan II. Mahmut tarafından yaptırılmıştır. Cevri Kalfa İlkokulu, İstanbul’da dönemi’nin en büyük ilkokulu olma özelliğini  taşır. Sultan II. Mahmut tarafından kendisinin hayatını kurtaran ve aynı zamanda saray hareminde olan Cevri Kalfa hayrına yaptırmıştır. Osmanlı döneminde önemli bir yeri olan saray kadınıdır. 1223 yılında çıkan bir isyan da Şehzade Mahmut’u ölümden kurtarmıştır. Sultan olduktan sonra II.Mahmut kendisine yardım eden bu kadına çok saygı göstermiş onu unutmamış ve   adına ilkokul yaptırmıştır.

II.MAHMUT TÜRBESİ
Çemberlitaş Divanyolu Caddesi üzerinde yer alan Sultan II.Mahmut Türbesi 1839’da Sultan Abdülmecid tarafından babası II.Mahmut için ünlü Ermeni  mimar  Garabet Amira Balyan’a yaptırılmıştır. Çevresinde önemli bir alan kaplayan türbe Osmanlı anıtsal mezarı görünümündedir. Türbenin içinde Sultan  II. Mahmut, Sultan Abdülaziz, Sultan  II.Abdülhamit’le birlikte  eşlerine ve çocuklarına ait sandukalar yer almaktadır. Türbe içindeki kristal avize İngiltere Kraliçesi Viktorya tarafından gönderilmiştir. İç kapının iki yanındaki altın yaldızlı duvar saatleri de Fransa İmparatoru III.Napolyon’un hediyesidir. Zamanla hazireye dönüştürülen türbenin  bahçesinde  önemli devlet adamlarının, şairlerin, yazarların, kadın  efendilerin mezarı bulunmaktadır.

BASIN MÜZESİ
1865 yılında Neo Klasik tarzda inşa edilmiş olup  İtalyan mimar G.Fosotti tarafından yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi dekanlık binası olarak hizmet verdiği sıralarda 1875 yılında Uluslararası Resim sergisi burada açılmıştır. II. Abdülhamit dönemin de sansür binası olarak kullanılmıştır. 1908 yılında Belediye’ye verilmiştir. 1983 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Türkiye’nin tek basın müzesidir. Dünya’nın dördüncü büyük Basın müzesidir. Konferans, panel gibi toplantılarla, çeşitli sanat çalışmalarını gravür, tezhip, minyatür, hat, ebru gibi sergileri sanatseverlerin beğenisine sunuyor.
Gazetecilik mesleğine emek vermiş, gazeteciliğe gönülden  bağlı  Türk Basını’nın önemli isimlerinin günlük hayatta kullandıkları eşyaları da  müzede görülebilmektedir.

Nergiz Varli Muhabir Proje Kökleri İstanbul Türkiye

Redazione@progetto-radici.it

Redazione

Lascia un commento

Il tuo indirizzo email non sarà pubblicato. I campi obbligatori sono contrassegnati *

CAPTCHA ImageChange Image

Questo sito usa Akismet per ridurre lo spam. Scopri come i tuoi dati vengono elaborati.